Türk Turizm Endüstrisinde " Cep parayı nasıl bulurum " plan ve projesi ile yıllar içerisinde tahtını ve bahtını kuran, çatısında hukuki kişiliği bulunmayan halen bugünün faaliyet sürecinde tek adamlığı ile dizginleri elinde bulunduran, kapısında; herkese ağlayan yarı aç, yarı tok el pençe divan duran yapışığı, dedikoducu medyamatiği ile asılsız, linç edici haberler ile herkese dün olduğu gibi bugün de saldıran, haddini bilmeyen ki öyle ki " Bu adamı oraya kim getirmiş? " diye bilecek kadar topluluğunun gerçek sesi olan diğer yapıları bile dahi emir kipi ile konuşarak, hegomanyası altında gören şahıs veya şahıslara aylar öncesinde kaleme almış olduğum, yayınlanmış, camiamızdan onlarca önemli kişiler tarafından aranılarak " Gerçeğin turizm portre yüzleri " ile tebrik edildiğim, lüzum üzerine bu kendini bilmezlere bu makale yazımın tekrarı ile atıfta bulunmak isterim. Kan emici veya kan emiciler yeter artık!.. Haddinizi biliniz! Yoksa size haddiniz bildirilir... Az kaldı...
Demokrasinin vazgeçilmezi kar amacı bulunmayan Sivil Toplum Kuruluşları ( STK ) ülkemizde faaliyet esasları ile incelenmeye, ölçümlenip yeniden değerlendirmeye... bütünü ile mesleki üyelerinin beklenti gerçeğinde derinleştirilerek tartışmaya açılmalıdır. Özellikle yakınen izlediğim Türk Turizm Endüsti kapsamında ki bazı sivil toplum kuruluşlarını... Ulusal veya uluslararası büyük ölçekte faaliyet gösterenlerini...
Önceden bildiğim sonrasında, son yıllarda Türk Turizm Endüstrisinin STK yapılarının ne anlama büründüğü veya büründürüldüğü ile bizzat sahasındaydım...
Malesef, bazıları faaliyetleri veya etkinliklerinde göründüğü gibi değil. Doldur, boşalt! Manasız veya anlamsız uygulamalar, şişirmeler, balonlar. Algıda göründüğünün aksine görkemli vitrinlemeler. Boşa giden ekonomileri veya teşfikler ile elde edilenlerin ne olduğu? Rant paylaşım kavgaları. Ezenler ve ezilenler...
Hele; bu yapılar içerisindeki herkesin birbiri ardından dedikoduları yok mu? Adamlıklarının en acısı da bu! Bir de yüz yüze geldiklerinde birbirlerine salyaları ile yalakalıkları yok mu? Yanı herkes birbirinin ardından konuşuyor, konuşuyor... Öyle böyle değil. Öyle ki yedikleri haltın sırlarına bile ulaşıyorsunuz. Öyle rahatlar ki. Biraz akıllıysanız bu rahatlıklarında ki konuşulanları kanıt haline bile dönüştürmeniz bile mümkün. Nedense varlıkları da hep böyle sürüyor.
Yapılarında bilginin, ilmin değer bulamadığı, tek adamlığın yetersiz aklı yönetimi ile zorunlulaştırılmış, yönetimindeki herkesin gönüllük esası ile maddi ve manevi tek adamın rantına hizmet etme şartı ile kandırmaca da, yurt içi veya yurt dışı geziler, konaklama ve ye-iç-yat ile etkinliklerde fotoğraf çektirme serbestliği ile karşılık verildiği veya yüzlere bizzat haykırıldığı gibi " Sen bak artık önemli adamsın " söylemleri ile kişisel işine katkı atıflarının yapıldığı, kurul da ünvanlara sahip şahsiyetlerin bırakınız görev insiyatiflerini, bir söz dahi söyleme haklarının bulunmadığı hata kafasına göre sokağından geçene bile bu ünvanların dağıtıldığı öyle ki buna Denetleme Kurulu başkanlığının da dahil olması gibi... Yani tek adamın rant organizasyonun köleliği ile mağduriyet ve bedavaya getirilen operasyonlarında hak ve emek hırsızlığının ranta çevrilmiş başka bir versiyonu ile tanıştırılmış bulunmasından öteye gitmeyen dolandırıcılık yapısı adeta... Tabi ki tüm bunlar kılıfına uydurulmuş şekilde. Alternatifiniz oluşturulduğunda veya kanınız son damlasına kadar emildiğinde boynunuza alçakça " Artık işe yaramaz " tasması asılmasına kadar hemde.
Cep paranın tavan yaptığı... Aynı havada olanların el ele tutuşup ses çıkartanları acımasızca çok kolay linç etmeyi doğruluk alışkanlıklarında ilkeleştirildiği, en büyük katliamı ise yapı içerisindeki mağduriyetinizi önceden ikaz edip sonrasında onaylıyan şahsiyetlerin etrafınızdan yapının sunduğu önemli adam olmanın şan, şöhret veya bütün çıkarlarını terk etmeyerek haktan, haklıdan yana taraf bulunulmayışının riyakarlığı... Yani tek adamın kıçını öpenlere kadar. " Yalaka koyun kasabın keskin biçağını övermiş " dedirtecek kadar.
Aslında, tümden herkesin birbirine güvenmediği... Yan yana gelip, çıkar dayanışmasına odaklı sarılıp mutluluk pozları veya " Türk Turizmi Benleri " pozlarını vermekten den geri kalınmadığı akıl ve ruh sağlığı bozuk bir insan topluluğunu deneyleyip tecrübe etmek için ideal bir alan oluşturma gayretlerine kadar...
Mevcut hükümetin siyasilerinin arkalarından sallayıp, bir etkinlik veya ortamında yan yana bir fotoğraf karesi içerisine girebilmek için peşlerinden birbirlerini iteleyip öne çıkabilmek için yalakalıkla nasıl koşuşturduklarını... Elde ettikleri fotoğraf karelerini mecrada atıp tutup allayıp pullamalarını...
Anlaşmalı, paralı elindeki medya ile gerçek dışı kişi veya kurumları hedef alarak itibarsızlaştırıcı linç haberleri veya makaleleri ile sallamaları veya tehditleri ile algı operasyonları... Gerçi o medya ya bile parasını kavga döğüş neticesinde ödüyorlar ya! Yani bitip tükenmeyen para kavgası hep var ya!..
Bu anlaşmalı medya sahibi veya temsilcileri ile bir araya gelindiğinde neler konuşuluyor, neler... Önce adam olmaktan sonrasında insan olmaktan utanırsınız. Övünerek gıybet ile ne halt yediklerinin anlatı veya bitmeyen kahramanlık öykü dedikodularını bir duysanız...
Yani, bütünü ile insanlığın rezilliği örnekleniyor... Turizmci bunlar.
İşte, Türk Turizm Endüstrisi meselelerinin aşılamaz süreçlerinin en önemli mide bulandırıcı bazı aktörlerine veya sivil toplum kuruluş yapılarına mahsus tespitlerimin bazıları bunlar...
Ayaklara düşülmüşlüğün Hatta o çamurun içindeki ayaklara pişkinliklerinde umursamayıp, kişisel rantları için birbirlerinin bu pis çamurlu ayaklarını öpüp alına getirmeyi meziyet gören bu şahsiyetler gözlerini öyle karartmışlar ki egoları ile kendilerinden başkalarını bırakınız görmeyi ülkelerinin gerçeklerine dahi sahip değiller... Turizmmiş, kültürmüş vb. ise hak getire. Burası çok ama çok tuhaf! Adeta bilmediğimiz yeni bir endüstri veya sektörün işletmelerinden biri.
Tuhaf ama gerçek işletme yönetimlerinde saadet zinciri ile elde edilen karekter pişkinliği bırakın duruşlarının olumsuzluğundan ders almayı sonucu ile düştükleri durumu kabullenmeyip Sait Faik Abasıyanık edebiyatı veya hikayeleri ile allayıp pullamasını tek ses olarak öyle biliyor ki bunlar... Üçüncü şahıslara savunma tarzı bile model bunların.
Bizler ne sonuç çıkartırsak çıkaralım... Güçleri dümenin suyunda bunların.
Bu " BEN " olanların kandırdıkları hep yandaşları olduğu sürece...
Gerçek;
İlmin veya bilmin biz insanlık üzerindeki sosyalojisi ile demokratik veya anti demokratik uygulanmasının doğrulayıcı sonuçları ile Sivil Toplum Kuruluşları ülkemizin en büyük derdi, bence. işte bu dümenin suyundakiler yok mu?
Veya;
Başlangıcı ile köşebaşlarını STK yapısı ile tutmuş zihniyetlerin her türlü gelir projeksiyonu ile çevrelenmiş akan musluklarının sürdürebilirliği için önlerinde duranları devirme vicdansızlıkları yok mu? Dağları bile devirir bunlar.
Bırakınız mesleki birlik üyelerinin beklentilerini tekrarlıyorum; ülke ekonomisini katletmeleri yok mu? Adeta yetim hakkı yenircesine...
Daha nereye kadar seyirci kalınacaktır?
Bu tür sivil toplum kuruluşları derhal yok edilmelidir.
SK Berfend Ber, Türkiye Cumhuriyeti 2018
YORUMLAR